Medical Park Göztepe Hastane Kompleksi Genel Müdürü Dr.Necip Kozalı ile Ülkemizdeki Sağlık Sektörü Ü
- arzununrenklidunyasi
- 1 Eki 2017
- 8 dakikada okunur
Herkese öncelikle Merhabalar:) Sizlerle öncelikle verdiğimiz kısa ara sonrası yeniden buluşmamızın sevincini yaşıyorum. Bugüne kadar beslenmeden spora, sağlıktan estetiğe birçok alanda bilgilendirmelerde bulunmaya çalıştım. Bugünkü paylaşımım da sizlerle Medical Park Göztepe Hastane Kompleksi Genel Müdürü Dr.Necip Kozalı ile ülkemizdeki sağlık sektörüyle alakalı sohbetimizi paylaşıyorum. Necip Bey ile bugün sağlık sektöründe Türkiye'nin durumunda, tıp fakültelerinin gelişimine kadar bir kaç farklı alanda bir sohbet yaptık. Umuyoruz ki burada sağlık alanında yaşadığımız problemlere ilişkin konularda sizde kendinize bir alan bulacaksınız. Çok uzatmadan haydi sohbetimizi okuyalım:

Necip Bey, şu anda, Ankara Medical Park ve yeni markanız Kocaeli VM Medical Park hastanesinin yönetiminde ve sonrasında VM Koordinatörü olarak göstermiş olduğunuz başarı sonrası, aynı zamanda Medical Park Göztepe Hastane Kompleksi Genel Müdürü olarak bir süredir çalışmaktasınız. Uzun zamandır içinde bulunduğunuz sağlık sektöründeki tecrübelerinize dayanarak şuandaki sağlık sektöründe Türkiye’de en önemli problemler nelerdir sizce?
Açıkçası bizim son dönemlerde kafamızı yorduğumuz konulardan biri multidisipliner çalışma sistemleri üzerinedir. Hastalar sonuçta bize emanet. Bir şekilde bu hastaların tanı ve tedavi süreçlerinde hastalara en doğru yolu göstermek ve hastalarımızın tanı ve tedavilerini en iyi şekilde sağlamamız gerekiyor. Tabi hastanelerde kalabalık bir doktor grubu ile çalışıyoruz. Hasta merkezli ve hastanede hasta ile hekimin buluştuğu bir noktadaki hizmetten bahsediyoruz esasında. Burada hasta bir hekime geldiği zaman eğer hasta için eğer başka bir branştan görüş alınması ihtiyacı olup ortak bir karar ile sonuca ilerlenmesi gerekiyorsa bu noktada hastanelerin kesin kararlı ve dik duruşunun olması gerektiğine inanıyorum. Bir hastanın durumunda başka bir branş ile konsültasyon yapılarak bir çözüm bulunması gerekiyor. Bu noktalarda ki iletişim kırılmaları zaman zaman problem yaratıyor. Bizim bu aurayı hem hastaneler içerisinde hem grup içerisinde çok iyi oturtmamız gerekiyor. Sonuçta hasta sizden doğru tanı alamamışsa hastane hastane gezmeye başlar. Bu da ayrı bir maliyet artışı ve hastanın vaktinin kaybı gibi sorunlara neden olabilir. Dolayısıyla özel hastanelerde bu konu bizim önceliğimiz de olan bir alandır. Örneğin biz 30 tane hastanesi olan bir grubuz. Bu hastanede çözemediğimiz bir vakayı başka bir hastanemizde çözebiliyor olmamız gerekiyor. Bu bilincin tam olarak oturuyor olması gerekiyor. Ve yahut ta siz kendi içerinizde çözemiyorsanız doğru bir yönlendirme yapmanız gerekiyor. Ama hasta artık kendini size emanet etmiş. Bir şekilde bizim o hastayı kendi bilgilerimiz ve uluslararası kabul görmüş normlar çerçevesinde en doğru şekilde yönlendirmemiz gerekiyor.
Ama bazen doktorlar bu yönlendirmeyi yapmayı bilmiyorlar.

Bu yönlendirmelerin yapılması gerekiyor. Burada oturtmaya çalıştığımız şey budur yani multidisipliner çalışma sistemidir. Bir hekim eğer bir hastayı aldıysa cerrahisine, sonrasında yapılacak işlemlere kadar olan sürecin sahiplenilmesi gerekiyor. Tabi bu noktada hekimin o kişiyle kurduğu güven tesisi ile birlikte hastane yönetiminin ekiplerini oluştururken birbirine güvenen, saygı ve sevgiduyan hekimleri bir araya getirmesi, kurumunu bu şekilde kurgulaması gerekiyor. Bu ayrı bir ince işçilik esasında aynen dantel örmek gibi.
Bence de siz doğru söylüyorsunuz, bugünlerde bir çok hasta başka bir doktorun görüşüne başvurma ihtiyacı duyuyor. Acaba iki doktorda aynı tanıya varıyor mu diye düşünüyor. Hastalarda bu sayede kendi zihinlerinde iki tanıyı eşleştirmeye çalışıyor. Eğer ki iki doktor ayrı tanılarda ise kişi hangi görüş doğru diye düşünmeye başlıyor.
Dolaysıyla sizin referans noktası olmanız gerekiyor. Bu noktada sizin second opinion (ikinci görüş) veya referans noktası olmanız gerekiyor. Aynı şekilde sizlere bu noktada insanlar size sormaya geldikleri gibi başka kurumlara da sizlerden aldığı görüşleri danışabiliyorlar. Burada doktorun ve hastanenin verdiği hekimlik hizmeti, laboratuvar kalitesi, patolojisi ve sonradan yapılan işlerin seyri gibi bütüncül bir yaklaşımın olması gerekiyor. Bizim kendi çalıştığımız ortamlarda bunu oturtmamız önemli. Özel hastanelerde parasal noktalar da girdiği zaman bu denge kaçabiliyor ama biz kurumlarımızda bu dengeyi kaçırmayacak bir şekilde kurguyu yapmaya çalışıyoruz. Bunu başardığımız zaman diğer hastanelere de örnek duruma gelmiş olursunuz. Sonuçta Medical Park ülkede özel sağlık sektöründe en büyük ve en yaygın sağlık gurubu. En çok doktorun ve personelin bulunduğu grubuz. Burada çok doğru bir entegrasyon ve hastaneleri kendi içinde doğru bir şekilde konuşturma kurgusu için bizim sürekli geliştirdiğimiz sistemler var. Hastanede hekim ve diğer çalışanlar hasta için vardır ve burada mümkün olduğu kadar derinleşmiş olmamız yüzeysel kalmamamız gerekiyor. Hastanın sonuçlarını en doğru şekilde değerlendirip en doğru tedavi yöntemini uygulamamız gerekiyor. Siz kurumsal olarak doğru kurgulamaları yapabiliyorsanız bunu sağlayabilirsiniz. Burada bir sistem kurmak önemlidir ve bu sonuçları sorgulama metotlarımız var. Bu noktada hekimlerimiz ve verdiğimiz hizmet dünya standartları ölçeğinde ve dünyada olan yeni uygulamaların hastanelerimize anlık olarak adapte edilmesi önemli. Örneğin, şimdi aklıma geldi. Mide displazinde Ebstein Barr virüsü tespit edilmesinde ilaç tedavisinin yeri var mı yok mudur? Bu mesela çok yeni bir konu. Burada mesela biz, hastanın midesini alalım mı yoksa Ebstein barr virüsü pozitif çıktıysa bu hastayı medikal tedavi ile kontrol altına alıp operasyondan kurtaralım mı? Dolayısayla bizim de güncel bilgileri çok sıkı takip edip hastaya bunların bilgisini vermemiz gerekiyor. Hastalar bunları başka yerden değil bizden duyması lazım. Multidisipliner veya interdisipliner çalışmalar, konseyler çok önemli...
Son dönemde özel hastaneler üniversitelerle iş birliği yaparak özel tıp fakültelerinin sayısını artırmaktalar. Ama aynı zamanda tıp fakültelerinden yeni mezun olan gençlerde aldıkları tıp eğitiminin yetersizliği konusunda mezuniyet törenlerinde çıkışlar yapmaktalar. Böyle bir durumda kalifiye ve donanımlı bir hekim kadrosu oluşturmak konusunda sizce bir problem var mı? Var ise bunun çözümünü ne gibi uygulamalarda görmektesiniz?
Üniversitelerle özel hastanelerin afiliasyon yada özel tıp fakültelerinin açılması çok yeni bir konu. Bir kısım hastane çok kısa zamanda çok yol aldı ve bu durum artıyor. Burada şöyle değerlendirmek gerekiyor. Bizim zamanımızda da özel okullar çok revaçta değildi. Parası olanların gittiği yerlerdi… O dönemde biz de devlet okullarından mezun olduk. Ben de şu anki özel tıp fakültelerini o döneme benzetiyorum. Özel tıp fakülteleri daha da popüler hale gelecek.
Ama öğrenciler çok iyi eğitim alamadıkları noktasında şikayetçiler.
Çok iyi eğitim alanları da var ama bu konuda gelişmesi gereken yerler de var. Burada bu ayrımın yapılması önemli. Bu hastane, Bahçeşehir Üniversitesi ile Medical Park’ın entegre olduğu bir tıp fakültesi haline geliyor. Tabelası bir buçuk ay içinde Bahçeşehir Üniversitesi Medical Park Göztepe Sağlık Uygulama Merkezi halini alacak.Biz bunun için beş senedir çalışıyoruz. Beş senedir bu hastanede yeni yapılanmanın hazırlığı yapılıyor. Bahçeşehir Üniversitesi çok iyi işler yapmış bir grup ve Medical Park’ta Türkiye’nin en büyük sağlık grubu. İki grubun birlikteliği ile burada bir sinerji yaratma derdimiz var. Bundan sonra üniversiteleşen özel sektör yeni bir sınav veriyor. Bu şansı doğru bir şekilde değerlendirerek eğitim noktasında doğru işler yapan hastanelerle yapmayanlar tabi ki ayrılacaklar. Fakat kendi özelimizde Bahçeşehir Üniversitesi ile biz bu iş için beş yıldır çalışıyoruz; farklı bir sinerji ile daha derin bir hekimlik hizmetinin uygulandığı bir yapı haline geleceğiz. Bu işlem gerçekleştiğinde yani biz üniversite tıp fakültesi hastanesi olduğumuzda öğrenci yetiştiriyor olacağız ki ilk öğrenciler başladı. 4. Sınıf öğrencileri artık klinik uygulama noktasına geldiler. Hazırlık dil kurslarını Amerika’da Washington DC de aldılar. Yine bazı eğitimlerini Almanya’da ve farklı ülkelerde almaya da başlandı. Hazırlıkla beraber beş senedir eğitimler devam ediyor. Artık klinik uygulama seviyesinde, hastane içerisinde öğrenciler gezmeye başlayacak. Artı olarak biz tıp fakültesi eğitiminden sonra uzman eğitimlerine başlayacağız. Buna artı olarak burada akademik çalışma ve yayınların yapılması çerçevesinde dünya çapında yapılacak çalışmalar otomatik olarak bizim kalitemizi yukarı çekiyor olacak. Şu anda bizim kadromuzun yüzde altmışı akademik kadrodan yüzde kırk uzman kadrolardan. Bu yüzde altmışlık akademik kadrodan olmasında üniversitenin çok büyük katkısı var.
Bu noktada kendinizi başarılı olarak görüyosunuz o zaman?
Evet, başarılı olarak görüyorum. Ve iyi giden pek çok uygulamalar var. Bir öğrenci düşünün dünya çapında yetişiyor. Bir kere İngilizce problemi olmuyor. Yaz tatilinde veya dönem aralarında çok değişik yerleri görüp değişik ekolleri tanıyan ona göre hayatının gelecek olan kısmını planlama şansı olan öğrenci grubu var. Bu öğrencilerden kimisi akademisyen olacak. Bahçeşehir Üniversitesi Tıp Fakültesinin bir hedefi var: Nobel alan öğrenci yetiştirme ile alakalı. Gerçekten bu noktada belli öğrenciler seçiliyor ve bu öğrenciler akademik anlamda yetiştiriliyor. Şuanda bazı öğrenciler var. Örneğin, H endeksi denilen bir endeks var. Bu öğrenciler arasında daha şimdiden yardımcı doçent seviyesinde puanı olan öğrenciler var ki bu öğrenciler yaptığı araştırmalar ve yayınlarla yardımcı doçent seviyesinde H endeksi almış durumda. İkinci grup öğrenciler uzman olarak yetiştirilen öğrenciler. Bu öğrenciler ama kamuda ama özel sektörde hekimlik yapacak uzman arkadaşlar. Böyle bir segmentasyonla yetiştiriliyor. Bu seçimi yapma noktasında öğrencilerin mentorlar da var.
Mesela ileride Beyin cerrahı olmak isteyen bir öğrenci daha 1. Sınıftayken beyin cerrahisi operasyonlarına gözlemci olarak girmeye başladı. Biz tıp fakültesindeyken ilk klinik uygulamalara 4.üncü sınıftan itibaren girebiliyorduk. Burada birinci sınıftan itibaren klinik operasyonları görmeye başlıyor öğrenciler. Kimisi organ nakli uygulamalarına kimisi beyin cerrahisi operasyonlarına giriyor. Kimisi göz operasyonlarına ilgisi oluyor ve göz muayene şekillerine ve müdahalelere gözlemci olarak katılabiliyor. Buraya gelen herhangi bir öğrencinin zayıf bir eğitim alması asla kabul edilebilecek bir durum değil. Bu arada bizim gruba ait yeni bir üniversitemiz var: İstinye Üniversitesi… Kendi üniversitemiz Tıp Fakültesine de sahip ve yeni açıldı. Bahçeşehir, Esenyurt lokasyonunda eğitime başladı.

Özel hastanelerde SSK veya emekli sandığı kapsamında hizmet alma noktasında hastalar çok sıkıntı çekmekte ve özellikle ek ödemelerden yakınmaktalar. Mesela, acil servise başvuran hastalarda birçok özel hastane hastaları kabul etme noktasında çekingen davranmakta, hatta almama konusunuda ısrarcı olma noktasındalar. Bu noktada anladığımız kadarıyla devlet ile ödemeler noktasında sıkıntılar yaşamakta mı özel kurumlar? Bu konu hakkında ne düşünmektesiniz?

Özel sektör ile devlet arasındaki bu parasal konular zamanla dengeye gelecek konular. Bizim Sağlık Uygulama Tebliğimiz vardır. Bu tebliğe göre 8 senedir fiyatlar değişmedi. 8 senedir değişmeyen fiyatları yanında maaşlar değişti. Türkiye’deki elektrik fiyatları, su fiyatları ve enflasyonun durumu vs. değiştiğinden maliyet açısından baktığınızda şu anda ciddi bir sıkıntı potansiyeli var. Dolayısıyla hastanelerin ister istemez ticari bir tarafı da var, ayakta durabilmesi gerekiyor…
Her hastaneye göre devletle olan anlaşmalar farklı mı oluyor?
Tabi ki… Hastanelerin klasmanları var. O sınıflandırmalara göre anlaşmalar yapılıyor. Ama arada çok büyük farklar yok. Önemli olan şey ben 8 sene önce çalıştığım muayene ücreti ve ameliyat ücreti ile devam ediyorum dolayısıyla gider kontrolü ile ilgili bir sıkıntı olabiliyor. Bu noktada çekince oluşuyor olabilir özel hastanelerin. Ama şunu söylemem gerekiyor: Özel hastaneler olarak ben şunu kesinlikle söyleyebilirim ki yoğun bakım hastaları bir lira bile fark alınmayan alandır. Medikal Onkolojik tedavilerde de aynı şekilde fark alınmıyor otelcilik farkları dışında. Mesela medikal onkoloji alanında devlet anlaşması olmasa hastalar bir ilaca 3 bin TL, 5 bin TL ödemesi gerekiyor. Devletin yaptığı bu anlaşma hastaya nasıl pozitif bir katkı sağlıyor: İlaç maliyetleri çok yüksek, mesela bir hasta gecelik hastanede 10 bin TL vermek zorunda kalabilir.
Devlet bu ilaç paralarının hepsini ödüyor, dolayısıyla hasta açısından çok büyük avantaj… Bu anlaşma olmasa belki de bir kısım hastamız bu maliyetleri hiçbir şekilde karşılayamayacaktır. Devletin yaptığı önemli bir uygulamadır bunlar… Onkolojik hastalar özel hastanelerin hepsinden yararlanabilirler. Tek fark otelcilik ve hizmet noktasındaki farklardır. Eskiden kamu hastanelerinde yer arıyordunuz ve bulamıyordunuz. Ambulanslarda hastalar yollarda heder oluyordu. Aslında demek istediğim şu: Sosyal Güvenlik kurumuyla özel sektörün yaptığı anlaşmada sorun yok sadece devletle özel sektör arasında bazı parasal farklardan kaynaklanan sorunlar meydana geliyor.
TUBİTAK tarafından yapılan 2017 yılı sağlık sektörü SWOT analizine göre, sağlık hizmetlerinin finansman yönetimi, profesyonel nitelikte, alanlarında yeterlilikleri kanıtlanmış kişilerce değil, kalifiye olmayan kişilerce yapılmaktadır. Buna bağlı olarak da sağlık harcamalarının doğru şekilde yönlendirilmediği noktasında görüş belirtilmektedir. Sizce Türkiye sağlık hizmetlerinden daha kaliteli bir şekilde hem hastaların daha iyi yararlanabilmesi hem de hastanelerin daha iyi olanaklar altında çalışması için ne gibi adımlar atılmalı?
Özel sektördeki bizim gibi gruplar için bu doğru değil çünkü her alanda o alanın profesyoneli o işi yapıyor. Bizim yurt dışı ortaklarımız da var ve bizim işletme verilerimizin hepsi uluslararası rapor standartlarına uygun olmak zorunda. Raporlamalarımız, altyapılarımız ve veri tabanlarımız, işletim sistemlerimizin hepsinin uygun olması gerekmekte. Bizim kesinlikle bu görüşü kabul etmemiz mümkün değil. Çünkü bizim kurumumuzda her alanın profesyoneli çalışır. Aksi takdirde uluslararası arenada büyüyemezsiniz. Dışarıdan çok karlı bir sektör gibi görünse de sağlık sektörü çok bıçak sırtı gidiyor. Sağlık sektöründe zannedildiği gibi karlılıklar yüksek değildir. Ancak siz elde ettiğiniz kardan sürekli yatırım yaparak büyüyebilirsiniz. Zannedildiği gibi çok büyük kar asla yoktur sağlık sektöründe. Her kuruşu legaldir ve bir kuruşun bile faturası kesiliyordur. Dolayısıyla her türlü verginizin ödendiği, çok yüksek sayıda personelin çalıştırıldığı bir ortamda giderinizi doğru yönetmeniz gerekiyor. Gideriniz doğru yönetmenin koşulu da gerçek profesyonellerle çalışmaktan geçiyor.
Peki bu koşulda bu tespit yanlış mı sizce?
Büyük olmayan gruplar için bu tespit belki doğru olabilir. Ama bizim gibi büyük grupların gerçek profesyonel yaklaşım olmadan ayakta durabilmesi mümkün değil. Bu çok net. Mesela ben doktorum ben gidip te herhangi bir finansal bir işle uğraşmıyorum ve benden uğraşmam da beklenmiyor. Benim sadece bu lokasyonda bütün sistemi navige etme (yönetme) ilgili bir görevim var.

Necip Bey,şu ana kadar hep size sağlık sektörü hakkında sorular sorduk. Biraz da sizden bahsedelim. Çok yoğun bir iş yoğunluğu altında çalışıyorsunuz. Kendinizi motive etmek için ne gibi sosyal aktivitelerde bulunuyorsunuz?
Bahçem ile ilgileniyorum. Öncesinde bir kurt köpeğim şimdi golden köpeğim var. Onunla zaman geçirmek beni rehabilite ediyor. Çocuklarla zaman geçirmek, gezmek rahatlatıyor. Kitap okumayı seviyorum. Aksiyon bazen dram ve psikolojik ağırlıklı filmleri seyretmek beni rahatlatıyor … Yüzmeyi, özellikle çocuklarımla, seviyorum. Bu kadar aklıma gelen :)
Sevgili takipçilerimiz, sağlık sektörünün içinde bulunduğu durum, bunun tıp fakültelerine yansıması ve devlet-özel sektör ilişkisinin sağlık sektöründeki yansımalarını Necip Bey ile konuştuk ve bu sohbetten sizlere yansımalarını sizlere aktarmaya çalıştık. Bu tarz benzeri sohbetleri sizlere aktarmaya devam edeceğim. Sağlıkla ve sevgiyle kalın...
Comentários