Kadın-Erkek İlişkilerinde Kadına Karşı Şiddette Psikolojik Altyapı Üzerine Doç.Dr. Cebrail Kısa ile
- arzununrenklidunyasi
- 5 Nis 2017
- 4 dakikada okunur
Herkese merhabalar! Son yazımızın sonunda sözünü ettiğimiz üzere bu yazımızda Doç.Dr. Cebrail Kısa ile kadın-erkek ilişkileri üzerine konuşsacağız. Toplumumuzda gün geçmiyor ki çiftler arasındaki problemlerden kaynaklalan kavgalar ve şiddet olayları gündemden düşmüş olsun. Hergün yeni bir vahşet bir kadın cinayit olayı ve kadına karşı şiddet olayı ile karşılaşıyoruz. Kadın-erkek ilşkilerinde ki bu ve benzeri problemlerin temel kaynaklarını anlama için Cebrail Bey ile bir söyleşi yaptık. Söyleşimiz umarım bir çok insanda bir sağduyu çağrısı uyandırır:

Merhaba Cebrail Bey, bizimle gerçekleştirdiğiniz bu sohbet için öncelikle size teşekkür ederiz. Bugün sizinle toplumuzun en önemli ve gündemde olan kadın-erkek, kadın-toplum ve gençlerimizin içinde olduğu bir kapsamda olan konuları konuşmak istiyoruz.
Gün geçtikçe aldığımız kadın cinayetleri ve kadınlar üzerindeki şiddet olayları haberleri sayısı artıyor. Bu konuda yapılan açıklamalar, alınan önlemlere rağmen bu vakaların sayısında düşüş yerine tam aksine durdurulamayan bir artış görüyoruz. Bu durum ikili kadın-erkek ilişkilerini aşıp topluma maalesef sirayet etmiş durumda. Sizce bunun önüne geçilememesinin ve topluma bu durumun yanlışlığının farkındalığının sözlerde kalmasının psikolojik alt yapısı nedir?
Çok üzücü bir şey aslında, kadın ve erkek ilişkisinin şiddet içeren haberlerle gündeme gelmesi gerçekten büyük handikap.Bu durum sadece kadınlar ve erkekler için de geçerli değil,bütün toplumsal alanlarda aynı şey yaşanıyor ve bu, toplumun önemli bir kısmında büyük bir güvensizlik yaratıyor. Şiddet konusunda bir şeyler söyleyebilmek ya da yapabilmek için öncelikle konuyu doğru bir perspektiftle ele almak gerekir.
Kadın ve erkeği sistemde biyolojik, psikolojik ve sosyolojik olarak var edemeyen, kadın ve erkek olmaktan öte insan olabilmenin alt yapısının sağlanamadığı kültürlerde kadınlar ve erkekler ve de içinde yaşadıkları toplum yakın ilişkilerde bir bocalama yaşıyor. Toplum ve partnerler duygusal ve cinsel bağ ile yapılanan evlilik ve çift ilişkilerinde ne yapacaklarını bilemiyorlar. Toplumun ve kültürün kadın ve erkeği ve de aralarındaki çok boyutlu duygusal bir bağ olan ilişkiyi yok sayması şiddetin ortaya çıkmasının temel nedenidir.

Şiddet aslında üst erk tarafından yaratılıyor. Erkekler ve kadınlar ise bu erkin/sistemin onlara biçtiği rolün kurbanıdır. Sistem ise inanç ve kültürün nesiller arası aktarımla getirdiği, yaşama şekil vermede etkili olan kuralları oluşturur. Bu kuralların kadın ve erkek rollerini tanımlama ve yaşama perspektifinin niteliği şiddeti doğurur. Şiddetin sorumlusu tabi ki de erkektir. Ama yaratıcısı toplumdur, toplumsal sistemdir. Şiddetin kazananı yoktur. Kaybedeni ise kadın, erkek, çocuklar, aile, toplum, hepimiz, ülkemiz, dünya ve insanlıktır.
Toplumsal olarak ya da medyada kadına yönelen şiddetin, erkek şiddeti olarak gösterilmesi söylemi bu konuda şiddetin anlaşılması ve önlenmesi önündeki en büyük engeldir. Klasik bir anadolu söylemiyle kınıyoruz, tek birini suçlu gösteriyoruz, münferit olay diyoruz işte bu bakış açısı olayları anlamanın önündeki en büyük engeldir.
Kadın-erkek ilişkilerinde kadının maruz kaldığı şiddetin sebepleri birçok kaynaklı olabiliyor: ekonomik, sadakatsizlik, cinsel bozukluklar vs. Ama kadına karşı şiddetin sağlıklı bir zihnin ürünü olamayacağı kesin. İşin yanı bu durum toplum gözünde ne yazık ki normalleşiyor. Bu şiddet eğiliminin temel sebepleri nelerdir ve buna karşı psikolojik nasıl önlemler alınabilir?
Ben sorunu tanımlanandan daha farklı bir şekilde çerçeveleme gereği duyuyorum. Bu sayede sorunun anlaşılması ve bu konuda bir şeylerin yapılabilmesini bir yolu bulunabilir belki de. Var olan şekliyle hem bu konuda hem de diğer bir çok konuda bir arpa boyu yol alamadığımızı hepimiz gözlemleyebiliyoruz. Kadın erkek ilişkilerinde sorunu; kadının maruz kaldığı şiddet olarak tanımladığımızda ve de bunun sorumlusu sadece erkektir dediğimizde bu bakış açısı bize bir şey kazandırmıyor. Şiddeti sanki sağlıklı olmayan bir erkek uyguluyor gibi bir anlayış var. Halbuki sorun bu görünenden çok farklı bir derinliğe sahip ve sorunla direkt bir şekilde ilişkili ola toplumsal sistemi konuşmadan bir yere varamayız.

Kadın ve erkek ilişkilerinde ya da diğer yaşam alanlarındaki şiddeti genelde psikolojik anlamda sağlıklı insanlar uyguluyor. Şiddeti sistemik olarak ele almak gerekiyor. Hem kadın, hem erkek ve hem de toplum olarak şiddetin yaratıcısıyız.
Yetiştirilme biçimi, değer yargıları, ahlak, bir ötekiyle yaşayabilme becerisi belirleyici, daha doğrusu insan olabilme yolcuğunda sorun yaşayan kültürlerdeki etkileşim ve iletişim becerilerinin eksikliği bir ötekine ulaşabilmek yerine ona hükmetmeyi getiriyor. Bu da şiddeti doğuran ve devam ettiren önemli bir etkendir.

Kadın-erkek ilişkileri daima gündem konusu olmuş ve olmaya devam etmektedir. Eşler arasında olan problemlerin en sık karşılaşılan kaynakları nelerdir? Bu problemlerin çözülmesi düşünüldüğü kadar zor mudur? Eşler size genelde hangi aşamada başvuruyorlar?
Çok haklısınız. Aşk ilişkisi ya da kadın erkek ilişkisinin olmadığı bir filmin seyredilebilirliği ve aynı şekilde bir kitabın okunurluğu ne kadar olabilir ki. Belki bazı filmlerde ya da kitaplarda gerçekten kadın erkek ilişkisi yoktur. Ama o filmler de de mutlak bir başka nesnenin inanç, ülke ya da başka bir şeylerin aşkı vardır mutlaka.
Birçoğumuzun anlayamadığı ve anlamaya çalışmadığı şeyin temel sorun olarak karşımıza çıktığını söyleyebilirim. Temel sorun aslında insan denen canlının yalnız başına yatışamayan ve yaşamayan bir canlı olmasıdır. Yani insan yaradılış ya da evrimsel anlamda bir ötekine ihtiyaç duyan yapayalnız bir canlıdır. Ancak bir ötekiyle yatışabiliyor. Ayaklarının üzerinde durmak kendi başına yaşamak diye bir şey yok. Bir ötekiyle yaşayabilmeyi öğrenmek gerekir. Kadın erkek ilişkisinde yaşanan durum da bir ötekiyle yaşayabilmeyi öğrenememektir.

Bir ötekinden karşılanmasını istediğimiz temel ihtiyaçlarımız var. Bunlar kadınlar ve erkekler için aynı şeylerdir. Kadınlar Venüs’ten, erkekler Mars’tan değildir. Kadını anlama kitabı da erkeği anlama kitabı da üç kelimeden oluşur, aynıdır ve kolaydır. Kadınlar ve erkekler ilişkide güvenli bağlanmak, kabul etmek/onaylanmak ve sevmek/sevilmek isterler.
Kadınlar ve erkekler arasında yaşanan sorunlar ceviz kabuğuna dolduracak kadar önemli değil tabi ki, aynı şekilde hangi savaşın nedeni ceviz kabuğunu doldurabilir ki. Ancak bu ceviz kabuğunu dolduramayacak kadar küçük sorunlar kişileri ve kitleleri büyük acılara sürüklüyor. Bunu nasıl yaptığına bakmak gerekir. Çatışmalar yakın ilişkideki güvenli bağ, kabul ve sevgi bağını yok ediyor. Kimlik anlamında giderek yok olan insanlar utançlarıyla yapayalnız kalıyorlar. İnsanın uzun süre utançla yaşaması mümkün değildir ve yaşananlardan ötekini sorumlu tutarak hesap sormaya kalkıyorlar. Sorunu bu şekilde çerçevelemek şiddet davranışını nasıl ortaya çıktığını kadınların, erkeklerin ve tabi ki de toplumun bu şiddetteki rolünü kavramaya yarayabilir. Çözüm ancak bu bağlamda mümkün olabilir.
Evlilik ve çift ilişkisinde yaşanan sorunlar konusunda partnerlerin yardım arayışında çok geç kaldıklarını görüyorum. Ancak duyguları bittiğinde ve cinsel olarak birbirlerinden uzaklaşmaya başladıklarından sonra yani genellikle birinin ilişkiden çıkmak istemesiyle başvuruyorlar bu da ağırlıkta kadın oluyor.

Sevgili okuyucularım, umuyorum ki böyle bir konuda ki, toplumumuzun önemli problemlerinden bir olan kadın-erkek ilşikleri ve toplumun bu konuya bakışı, bilgilendirme sizlere bir bakışı oluşturmuştur. Umuyorum ki toplumda kadına bakış açısı değişir ve daha sağlıklı bir hal alır.Daha yeni konularda görüşmek üzere...
Comments